İçindekiler
Türkiye'de her yıl doktor hatası davası veya latince bilinen ismi ile Malpraktis davası konulu yüzlerce dava açılmaktadır. Ülkemizde gerek özel hastaneler, gerek devlet hastaneleri gerek eğitim araştırma hastaneleri gerekse de üniversite hastaneleri gibi yüzlerce hastanenin dışında özel klinik ve polikilinik denilen bir çok sağlık hizmeti veren kurum mevcuttur. Bu kurumlarda zaman zaman bazen doktordan kaynaklı sorunlar, bazen kullanılan malzemeden kaynaklı problemler, bazen doktoru tamamlayan unsurlar olarak bilinen hemşire ve diğer sağlık personelinden kaynaklı problemlerden ötürü hastanelerde mağdur olan bir çok vatandaş olmaktadır. Burada önemli olan konu hastanelerdeki mağduriyetin nasıl ortaya çıktığı yani doktorun veya ilgili personelin o an hastaya yapılmamaması gerekeni yapması buna yönelik işlem yapması yada hastanın ihtiyacı olan tedavinin o anda yapılmaması durumlarından birinin ortaya çıkması doktor hatası davasını ortaya çıkarmaktadır. Doktor hatası davalarına bakan avukata da genel olarak malpraktis davası avukatı yada hastaneden doğan sağlık sorunlarına bakan avukat diyoruz.
- Yapılmaması gerekeni yapma
- Yapılması gerekeni yapmama
1. Genel Anlamda Sağlık Hukuku ve Malpraktis Davaları
Sağlık hukuku; genel anlamıyla tıbbın uygulanmasından kaynaklanan ve sağlık personelinin hak ve yükümlülükleri, yasal sorumluluğu, hasta hakları gibi konuları ele alan bir hukuk dalıdır.
Doktorluk ve sağlık personelliği, bilindiği üzere tarihin en zor ve en eski mesleklerinden biridir. Mesleğin gerek zorluğu, gerek riskleri, gerek etik ve ahlak ile olan ilişkisi sebebi ile bazı sınırları belirleyebilmek için etik bir çerçevenin çizilmesi gerekmiştir.
Doktorların mesleğe adım atarken ettikleri yemin, bu kuralların bir taslağı niteliğindedir. Hastaya zarar vermeme, hastanın yararını amaçlama, hastalar arasında ayrımcılık yapmama, hastanın sırlarını saklama gibi doktorlar için belirlenen bazı ahlak ilkeleri mevcuttur. Tarihte bu yemindeki kurallara aykırı bir durumun doğması halinde ise uygulanması için Hammurabi yasaları konulmuştur. Hastaya zarar verme durumunda verilecek cezalar, doktorluk ücretleri hakkında düzenlemeler gibi çeşitli alanlar bu yasalar ile düzenlenmiş ve bu şekilde gerek doktorları gerek hastaları korumak adına bazı standartlar getirilmiştir. Günümüzde teknolojinin de gelişimi ile bu kurallar ve düzenlemelerde çeşitli güncellemelere gidilmiş ise de bu standartlara aykırılıklar sebebi ile doğan mağduriyetler günümüzde de devam etmektedir.
a-Malpraktis Nedir?
Malpraktis, Latince “Male” ve “Praxis” kelimelerinden türemiş olup, “kötü, hatalı uygulama” anlamındadır. Uygulamada ise; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı, kusurlu hareketleri olarak kullanılır. Malpraktis iki ana şekilde gerçekleşebilir:
- Yapılmaması gerekeni yapma
- Yapılması gerekeni yapmama
b-Tıbbi Malpraktis Nedir?
“Tıbbi Malpraktis” kavramı ise; tıp mesleği mensuplarının, “kötü, hatalı uygulamaları” sonucu ortaya çıkar. Dünya Tabipler Birliği malpraktisi; “Doktorun tedavi sırasında standart güncel uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar” şeklinde tanımlamaktadır.
Tıbbi uygulama hataları, “Hizmetleri sunan doktor, hemşire ve ilgili yasaya göre hastaya müdahale yetkisi bulunan fizyoterapist, psikolog veya diyetisyen gibi sağlık personelinin, öneri ve/veya uygulamaları sonucu, hastalığın normal seyrinin dışına çıkarak, iyileşmesinin gecikmesinden hastanın ölümüne kadar geniş bir yelpazedeki şartların” tamamını içermektedir.
Hasta haklarını ve sağlık personellerinin standart uygulamalarını düzenleyen uluslararası bir metin bulunmamaktadır. Her ülke, kendi sağlık politikası doğrultusunda farklı uygulamalara gidebilmektedir.
c-Tıbbi malpraktiste bilinmesi gereken bazı temel kavramlar
- Tıbbi Müdahale: Tıp mesleğini icraya yetkili bir kişi tarafından, doğrudan veya dolaylı biçimde tedavi amacına yönelik olarak gerçekleştirilen her türlü faaliyet.
- Cerrahi Müdahale: Tıbbi aletler yardımıyla vücutta yapılan teşhis ya da tedaviye yönelik operasyonlar.
- Malpraktis: Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, doktorluğun kötü uygulanması.
- Komplikasyon: Hastalık sırasında ortaya çıkan ve hastalığın temel özellikleriyle ilişkili olmayan her türlü olumsuz sağlık olayı veya süreci, ilaçların doğurabileceği yan etkiyi ifade etmektedir.
- Endikasyon: Tıbbi gereklilik demektir ve tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartlarından biridir.
- Tıbbi Standart: Doktorun tedavi amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, doktor tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzey olarak tanımlanmaktadır
d-Tıbbi Malpraktiste Kusur Kavramı
Herhangi bir tıbbi malpraktis iddiasında, ilk yapılacak şey, ortada bir kusurun olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu değerlendirme yapılırken; sağlık personelinin içinde bulunduğu durum ve şartlar ile olgunun kendine has özellikleri de dikkate alınmaktadır.
Bir kusurlu hareket sonucu hastada ortaya çıkmış olan zararlı sonuç, bireysel hatadan, ekibin hatasından, sağlık kuruluşunun hata ve eksiklerinden veya sistemin hata ve eksiklerinden kaynaklandığında, kusurun değerlendirilmesinde de farklılıklar ortaya çıkacaktır.
Tıbbi malpraktiste prensip, hafif ya da ağır olması farketmeksizin herkesin kendi hatasından sorumlu olmasıdır. Bu durumda kusur paylaştırılmaz, ortaya çıkmış olan zarardan, herkes kusuru oranında sorumlu olacaktır.
2-Tıbbi Malpraktis ve Sorumluluk
Tıbbi malptaktis sorumluluğu aslında yalnızca doktorun sorumluluğunu ifade etmez. Sağlık hizmeti şüphesiz ki yalnızca doktorlar tarafından verilmemekte, bu hizmete pek çok farklı alanda sağlık personeli dahil olabilmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde görevi alanında hizmet veren her kademedeki sağlık personelinin bu alandaki eylem ve müdahaleleri nedeniyle verdiği zararlardan sorumlu olması gerekir.
Tıbbi Malpraktis; Doktor ve diğer sağlık personelinin mevcut şartlarda makul olan hizmet ve bakımı başaramaması, meslekte ortalama bilgi ve beceri düzeyine sahip doktor ve diğer sağlık personelinin aynı şartlar altında sergileyebileceği performansı gösterememesi, normal uygulamanın gereklerinden sapması ve standartlarını düşürmesi, bundan bir zararın doğmuş olmasıdır.
a- Türk hukukunda «standart tıbbi uygulama» nasıl tespit edilmektedir?
Bu konuda üç temel kriter kullanılmaktadır:
- Genel hayat tecrübelerine göre belirlenebilecek dikkat ve özenin gösterilmesi,
- Orta seviyede tedbirli bir doktorun aynı durumda ve şartlarda göstereceği özenin gösterilmesi,
- Tıp bilimini kurallarını gözetip uygulanması,
Tıbbi uygulamanın değerlendirilmesinde, “yapılması gereken” ile “yapılanın” karşılaştırılması ve doktorun standart uygulamanın dışına çıkıp çıkmadığının tespit edilmelidir. Bu konuda belirlenmiş genel geçer bir uygulama bulunmamaktadır. Ancak kriterlerin açıkça ortaya konduğu aşağıdaki karar bize belirleyici şartlar bakımından fikir vermektedir:
“Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir.” demek suretiyle, doktor sorumluluğunda her üç kriterin de birlikte arandığını ortaya koymaktadır.
Doktor, ortalama performansın altına indiği ve bu nedenle hasta zarar gördüğü zaman, doktorun “kusurlu” bir davranışta bulunduğu yani tıbbi malpraktisin ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Aynı durum diğer sağlık personeli için de geçerlidir.
Tıbbi Hata Tipleri
1. Tanı hataları
- Yanlış Tanı
- Tanının gecikmesi
- Gereken testlerin uygulanmaması
- Yanlış ya da değeri kalmamış, bilimsel olmayan testlerin uygulanması
- Testin uygulanmasında hata yapılması
2. Tedavi hataları
- İlaç uygulamasında doz ya da yöntem hatası
- Ameliyat ya da işlemin uygulanmasında hata,
- Tedavinin geciktirilmesi,
- Tedavi seçiminde yöntem hatası
- Gereksiz / aşırı tedavi
- Uygun olmayan tedavi
3. Koruyucu tedavi hataları
- Koruyucu tedavinin uygulanmaması
- Yanlış yada eksik uygulama
- Tedavi/hastalık izleminin uygunsuz ya da yetersiz yapılması
b-Tıbbi Uygulamalardan Doğan Sorumluluklar Nelerdir?
- Cezai sorumluluk
- Hukuki sorumluluk
- İdari sorumluluk
- Mesleki sorumluluk olarak tanımlanmaktadır. Bu maddeleri gelin tek tek açıklayalım.
b.1-Cezai Sorumluluk-Haksız Fiil Sorumluluğu
Doktor ancak hatası nedeniyle sorumlu tutulabilir. Tıbbi müdahaleler nedeniyle sorumluluk bakımından “kusur prensibi” esastır. Doktor şanssızlıktan değil, haksızlıktan dolayı sorumludur. Yargıtay’a göre, “yapılan ameliyat beklenen iyi sonucu vermemiş olsa dahi tıp ilminin kabul edilen kurallarına uygun bir müdahale yapılmış ise doktora kusur izafe edilemeyeceğinden meydana gelen sonuçtan dolayı sorumluluğu yoluna gidilemez”.
Doktorluk ve sağlık personelliği, oldukça riskli bir meslektir. Bu sebeple bu alandaki “kusur” kavramı daha farklı bir değerlendirmeye tabidir. Ortada kusurlu bir hareket olmasa dahi ortaya farklı zararlı sonuçlar çıkabilir. Bu şekilde ortaya çıkan ve tıbbi uygulamada “komplikasyon” adı verilen istenmeyen durumlar, hukuk açısından da makul karşılanarak “kabul edilebilir risk” olarak nitelendirilmekte ve tıbbi malpraktis olarak kabul edilmemektedir. Komplikasyon hallerinde ortaya çıkan durum ceza hukuku anlamında kaza-tesadüf sayılmakta ve doktorun sorumluluğu doğmamaktadır.
Örneğin bir cerrahi girişim sonrasında yarada oluşan kan birikimi (hematom) veya ciltte oluşan duyu kaybı (parestezi) basit komplikasyonlardır, buna karşın nüks(tekrarlama), emboli (pıhtı atması), büyük damar yaralanmaları daha ciddi komplikasyonlardır. Tıbbi malpraktisten söz edebilmek için, sağlık personelinin “kusurlu” bir hareketinin olması şarttır. Ancak bu halde doktor veya yardımcı sağlık personelinin ceza veya tazminat hukuku açısından sorumluluğu ortaya çıkabilecektir.
Yargıtay’a göre, “yapılan ameliyat beklenen iyi sonucu vermemiş olsa dahi tıp ilminin kabul edilen kurallarına uygun bir müdahale yapılmış ise doktora kusur izafe edilemeyeceğinden meydana gelen sonuçtan dolayı sorumluluğu yoluna gidilemez”. Eğer Komplikasyon; zamanında fark edilmez ise, fark edilmesine rağmen gerekli önlemler alınmaz ise, fark edilip önlem alınmasına rağmen bu önlemler yerleşmiş standart tıbbi girişim olarak değerlendirilmez ise malpraktis’ten söz edilir.
b.2-Hukuki Olarak Sorumluluk
Hukuki anlamda sorumluluk; “uyulması gerekli hukuk kurallarına aykırı davranışın, hesabını verme durumu” olarak tanımlanabilir. Özel hukukta, zarardan dolayı sorumluluk ya bir sözleşmenin taraflarınca hiç uygulanmaması veya noksan uygulanmasından, kusura dayanan haksız fiilden ya da kanundan doğar. Tazminat davalarında, özel bir hastanede yapılan bir ameliyat esnasında cerrahın kusurlu hareketi sonucu ortaya çıkan bir ölüm olayında, tazminat talebinde bulunan ölenin yakını, cerrah aleyhine dava açabileceği gibi, hastane yönetimi veya Sağlık Bakanlığı aleyhine de dava açabilir.
b.3-Mesleki Olarak Sorumluluk-Sözleşmeden Doğan Sorumluluk
Tıp mesleği mensubunun bir hastaya nasıl davranması gerektiği konusunda önemli belirleyicilerden biri; doctor/sağlık personeli hasta arasındaki varsayımsal sözleşmedir. Hasta, doktorun karşısına geçip anamnez vermeye, doktor de bu anamnezi dinlemeye başladığından itibaren aralarında bir sözleşme imzalandığı varsayılır.
Bu sözleşme, vekâlet sözleşmesi niteliğinde olup, doktor bu sözleşme ile sonucun iyi olacağını taahhüt etmez. Yani; doctor hastaya iyi olacağı, dertlerinden kesinlikle kurtulacağı garantisini vermiş olmaz. Söz konusu sözleşme ile doktor; hastasının sağlığını korumak veya düzeltmek için elinden geleni yapacağına, ona özen, içten bağlılık ve sadakat göstereceğine, tüm bilgi ve becerisini onun yararına kullanacağına, sırlarını saklayacağına, kayıtlarını düzgün olarak tutacağına ve tedavisini sürdüreceğine dair garanti vermiş olur. Yargıtay’ın da “vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur” şeklindeki kararı tıp hukukunun esaslarına uygundur.
Estetik Operasyonların Tıbbi Statüsü
Estetik operasyonlar; bir kişinin doğuştan veya kaza sonucu ya da herhangi bir sebep nedeniyle kendiliğinden vücudu üzerinde oluşmuş bulunan ve onun dış görünümünü bozan sakatlık ve deformasyonların ortadan kaldırılmasına veya böyle bir deformasyon olmadan sadece kişinin daha güzel görünmesini sağlamak amacına yönelik olarak yapılan tıbbi girişimlerdir.
Estetik operasyonlar iki gerekçe ile yapılmaktadır.
- Kişinin bedenindeki bir bozukluğun giderilmesi,
- Salt güzellik amacı ile
Kişi bedenindeki bir bozukluğun giderilmesi amacı ile yapılan herhangi bir tıbbi muamele, tedavi amacı taşıdığından yukarıda açıklanan şekilde tıbbi girişimler gibi değerlendirilecektir. Ancak salt güzellik amacı güden operasyonlar hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Bir girişimin tıbbi sayılabilmesi için iyileştirme amacı gütmesi zorunludur diyen bir görüşe karşın, güzellik amacı ile yapılan estetik müdahalelerin de kişinin bedenindeki değişiklik dolayısı ile ruhsal anlamda bir tedavi sayılabileceği ve bu sebeple dolaylı bir tedavi etkisi olduğu şeklinde görüşler de bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre de “sağlık yalnız hastalıklardan arınmış olmayı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâlinde olmayı” ifade etmektedir. Plastik cerrahiyi ilgilendiren bazı ameliyatlarda yapılan varsayımsal sözleşmenin vekâlet sözleşmesi değil, eser sözleşmesi niteliğinde olduğu göz ardı edilmemelidir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 5.4.1993, 131/2741:
“Estetik ameliyatlarda, ameliyatı yapan doktor, estetik görünüm konusunda belli bir teminat vermişse, taraflar arasındaki bu sözleşme, eser sözleşmesidir. Eser sözleşmesinde de vekâlet akdinde olduğu gibi yüklenici, işi sadakat ve özenle yapmakla borçlu olup davalı doktor, mesleki bilgisinin tüm icaplarını yerine getirdiğini ispatla zorunludur... Davada dayanılan maddi olgu, burnun estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçim ve şekle uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Bu olgudan hareket edildiğinde, böyle bir sözleşmede sonucun ortaya çıkması yönünden teminat verilerek borç altına girildiği, diğer bir anlatımla belli bir sonucun elde edilmesinin kararlaştırıldığı kuşku ve duraksamaya yer olmayacak şekilde açıktır. O nedenle, bu tip sözleşmenin eser sözleşmesi olarak kabul edilmesi hâlin icaplarına ve tarafların iradesine uygun düşeceğinin kabul edilmesi gerekir. Gerçekte de bu sözleşmedeki yükümlülük vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturan bir iş görme niteliğinde değildir. Çünkü burada vekâlet akdindeki unsurların aksine çalışma sonunda; istenilen belli bir sonucun mutlaka elde edilmesi amacı güdülmektedir...”
Bunun yanında estetik operasyon söz konusu olduğunda hekim, talepte bulunanın talebine karşılık gelen operasyonu birebir istediği gibi yapmakla mükelleftir. Biz bu duruma eser borcu demekteyiz. Eser borcunun karşılığında estetik uzmanı hekimin görevi birebir talep edilen eseri ortaya koymaktır. Aksi takdirde hekimin sorumluluğuna gidilebilmektedir. Burada medikal anlamda bir sağlık sorunundan bahsedilemeyeceği için hekimin estetik operasyonu başarıyla tamamlama yükümlülüğü bulunmaktadır.
3- Malpraktis Davalarında Tazminat ve Hukuki Başvuru Yolları
Tıbbi malpraktis için tazminat davası nerede ve ne zaman açılır? sorusu ile konumuza devam edelim Tıbbi mal praktis davaları kamu ve özel olmak üzere iki farklı dal altında irdelemek daha sağlıklı olacaktır. Zira kamuda çalışan doktor ile özel de çalışan doktorların bağlı bulundukları yer ve davaların açılacağı konumlar aynı değildir. Bundan dolayı gelin hastaneden veya doktordan kaynaklı sağlık sorunlarını ve davalarını iki kalemde inceleyelim.
Kamuda Çalışan Doktora Malpraktis Davası:
Kamuda çalışan doktorların müdahaleleri nedeniyle idare aleyhine dava açılır. Devlet kusuru oranında personel olarak çalıştırdığı doktora rücu edebilir. Kamu hastanelerindeki tıbbi kötü uygulama nedeniyle açılan davalar, idarelerin sorumluluğu hizmet kusuru sorumluluğundan kaynaklanmaktadır. Tıbbi kötü uygulamadan kaynaklanan zararlardan kaynaklı, idareye karşı açılacak davalarda özel olarak, ağır hizmet kusuru aranmaktadır. Kamu görevlileri tarafından yapılan kusurlu tutum ve davranışlar, idareye ve yürüttüğü hizmetlere ilişkin ise idarenin sorumluluğunu gerektirir ve bu nedenle açılan davalarda idari yargı görevlidir.
Kamu hastanelerinde görev yapan doktorlara karşı doğrudan doğruya tazminat davası açılamayacaktır. Doktorun kötü uygulaması nedeniyle açılacak davalar öncelikle idare aleyhine genel görevli İdare Mahkemesi’nde görülecek, daha sonra eğer ilgili doktorun kişisel kusuru tespit edilirse, İdare, doktore kusuru oranında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde rücu davası (ödemede bulunan idarenin, yaptığı bu ödemeyi, kısmen veya tamamen yapması gereken doktordan istemesi) açabilecektir.
Özelde Çalışan Doktora Malpraktis Davası
Özel hastanede veya özel muayenehanede gerçekleştirilen bir müdahaleden zarar doğmuşsa; tazminat davası Adli Yargıda açılır. Vekalet ve Eser sözleşmesine dayalı» tıbbi müdahalelerdeki uyuşmazlıklar, 2013 Kasım ayında Resmi Gazetede yayımlanan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına alınmıştır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel sağlık kuruluşlarını, muayenehanesinde hizmet veren bağımsız doktorları, Tıbbi müdahalelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili davalar, 28 Mayıs 2014'ten itibaren Asliye Hukuk Mahkemeleri, Asliye Ticaret Mahkemeleri yerine; Tüketici mahkemelerinde görülecektir.
Özel hastaneye veya özel muayenehane sahibi doktora karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (HMK madde 6). Haksız fiilden doğan davalarda, HMK 16. maddesi uyarınca haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili kılınmıştır.
Doktor Hatası Davalarında Zaman Aşımı
Doktordan kaynaklı yada hastaneden kaynaklı davalarda zaman aşımları süreleri şu şekilde açıklanabilir.
- Vekalet Sözleşmesi – 5 yıl
- Eser Sözleşmesi – 5 yıl- ağır ihmal halinde 20 yıl
- Vekaletsiz işgörme – 10 yıllık genel zamanaşımı
- Yardımcı kişilerden sorumluluk – 10 yıllık genel zamanaşımı
Haksız fiil sorumluluğu durumunda haksız fiilin aynı zamanda Ceza kanununa göre suç oluşturması ve daha uzun bir zamanaşımı öngörmesi halinde tazminat davası süresi TBK m.76’ya göre Ceza zamanaşımına tabidir. Kamu hastanelerine karşı hizmet kusuru nedeniyle açılan tazminat davaları ise fiili öğrenmeden itibaren 1 yıl ve her halde eylemin üzerinden 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Bununla birlikte zamanaşımına bağlı olmayan ve değişen durum denilen bir süreç de söz konusudur. Şayet zarara konu olan sağlık sorunu süregeliyorsa yani devam eden bir hastalık söz konusu ise yine hekimin ve hastanenin sorumluluğuna gidilebilmektedir. Bu tazminat hakkının hukuktaki karşılığı “değişen durum” ve “süregelen zarar” tazminatı hakkı olarak isimlendirilmektedir.
Yine zararın ileri bir tarihte ortaya çıkması halinde de zamanaşımı süreleri işlememektedir. Bu konuda anlaşılması gereken şudur: mevcut tıbbi müdahalenin üzerinden uzun zaman geçtikten sonra, bu tıbbi müdahaleye bağlı olarak ortaya çıkan zarardan yine hastane ve hekim sorumlu olacaktır. Örneğin; ameliyat esnasında iç organda unutulan yabancı bir cisim ameliyatın üzerinden 11 sene geçtikten sonra bir muayene esnasında tespit edilirse burada yine hastane ve hekimin sorumluluğu söz konusu olacaktır
Aydınlatıcı Onam Formu Nedir? Ne işe Yarar?
Doktorun yaptığı tıbbi müdahale ve girişimleri hukuka uygun hale getiren iki unsur vardır.
- Doktorun tıp sanatını uygulama hak ve yetkisine sahip olması,
- Hastanın muayene ve yapılacak her türlü diğer uygulama ve girişim için ise aydınlatılmış onamının bulunması.
Hasta veya onun adına yasal anlamda karar verme yetkisi olan kişilerin onamının olmadığı, eksik veya yanlış bir şekilde mevcut olduğu her tıbbi girişim hukuka aykırılık içerir. Hukuka aykırı davranışlar ise ilgili yasalar çerçevesinde idari açıdan disiplin ve para cezalarını, ceza hukuku açısından hapis ve para cezalarını, borçlar hukuku açısından ise tazminat cezalarını gündeme getirir. Sağlık sisteminde standart formlar yerine hastaların özel durumlarını içerir formlar kullanılmalıdır. Çünkü her hastanın aydınlatılması gereken hususlar birbirinden farklı olabilecektir. Yapılması gereken, hasta ile doktorun yüz yüze olması, bizzat aydınlatılması ve bunun sonrasında onamın alınmasıdır.
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü'nün 13. maddesi ile Medeni Kanunu’nun 23-24. maddeleri hastanın rızası olsa dahi tedavi amacı dışında onun maddi ve manevi yapısını bozacak tıbbi el atmaları ve davranışları yasaklamaktadır.
- Eğer doktorun yaptığı müdahale yetkisini aşmaktaysa,
- İşlemi uygun olmayan koşullarda uygulamışsa,
- Ortaya çıkabilecek komplikasyonları öngörüp gereken önlemleri almamışsa,
- Yaptığı tıbbi müdahale güncel bilimsel kurallara ve geçerli tıbbi yöntemlere uymayacak nitelikte ise,
- Olumsuz sonuca yol açan kişisel bir özen ve dikkat eksikliği söz konusu ise, hastadan onam alınmış olsa dahi, bu onam, hukuken doktoru hukuki korumayacak ve sorumluluğu devam ediyor olacaktır.
Doktorluk Meslek Etiği Kurallarının 26. Maddesinde:
Doktor hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi Kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır.
Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır. Doktor temsilcinin izin vermemesinin kötü niyete dayandığını düşünüyor ve bu durum hastanın yaşamını tehdit ediyorsa, durum adli mercilere bildirilerek izin alınmalıdır. Bunun mümkün olmaması durumunda, doktor başka bir meslektaşına danışmaya çalışır ya da yalnızca yaşamı kurtarmaya yönelik girişimlerde bulunur.
Bıçak parası
Bıçak parası kavramı hem hukuki hem de etik olarak sağlık sistemindeki ciddi bir problem olarak göze çarpmaktadır.
- Bıçak parası,
- Yatak parası,
- Görüntüleme merkezi ile anlaşma sonucu maddi ve manevi kazanç elde etme,
- Protez veya cerrahi malzeme temini için kişi ve/veya kurumlar ile anlaşma sonucu maddi ve manevi kazanç elde etme,
- Eczane ile anlaşma sonucu maddi ve manevi kazanç elde etme,
Türk Ceza Kanunu m. 250 kapsamında değerlendirilebilir.
MADDE 250. - İrtikap
(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir. (2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bıçak parası talebiyle karşılaşan hastaların savcılığa suç duyurusunda bulunmaları mümkündür. Ayrıca İl Sağlık Müdürlüğüne şikayette de bulunabilirler. Bu şekilde yasal süreç başlatılmış olacaktır.
Doktor Hatasını Davalarının En Çok Görüldüğü İllerimiz
Doktor hatasından kaynaklı ülkemizde çok sayıda dava açılmaktadır. Bu davaların yoğun görüldüğü yerlere bakıldığında nufüs ile doğru bir orantı olduğunu görmekteyiz. Örnek olarak ülkemizin metropol kenti malpraktis davalarında İstanbul en çok başvuru yapılan ve dava açılan il olarak ilk sırada yer almaktadır. Bu ilimizi İzmir, Antalya, Bursa, Ankara, Adana, Antep, Kocaeli, Tekirdağ, Samsun, Edirne, Sakarya, Bilecik, Küthaya, Balıkkesir, Çanakkale, Bolu, Trabzon, Giresun, Van, Erzurum, Erzncan, Kayseri ve Isparta gibi illerimiz izlemektedir. Bakıldığında malpraktis davaları nerede kalabalık çok ise o bölgede daha çok görülmektedir. Hastaneden yada doktordan kaynaklı sağlık sorunları noktasında ülkemizin neresinde olursanız olun ofisimize ulaşın işin ehli uzman avukatlarımızın desteği ile doktor hatasından kaynaklı tazminatınızı alın.
Malpraktis Davalarında Tazminat Hesaplama Yöntemleri
Doktor kaynaklı yaşanan sorunlardan ötürü açılan davalarda biri maddi tazminat diğeri ise manevi tazminat kalemidir. Manevi tazminat kısmında yaşanılan olay sonrası kişinin vücut bütünlüğündeki soruna göre bir tazminat belirlenir. Dava sürecinde de bu tazminat üzerinden gerekli tüm işlemler yürütülerek dava sonuçlanır. Maddi tazminat kısmında ise doktor hatası davalarında süreç biraz daha teferruatlıdır. Burada izlenen yollar ve tazminat hesaplamasındaki kalemleri şöyle sıralayabiliriz.
- Kişinin maddi zararı tespit edilir
- Tarafların kusurları ortaya çıkar
- Maluliyet oluştu ise oran belirlenir
Bu üç önemli konu netleştikten sonra olayın olduğu yıl, kişinin kazancı yaşı gibi durumlara bakılarak doktor hatasından kaynaklı davada tazminat hesaplaması yapılır. Hem manevi tazminat hemde maddi tazminat kısmında doktor hatasından kaynaklı davalarda ekibimizdeki aktüerya hesabı yapan personelimiz ile sizlere dava öncesi net tazminat bilgisi iletmekteyiz.
Sağlık Avukatı
Sağlık avukatı denildiğinde aklımıza sadece doktor hatalarından kaynaklı davalara bakan avukat gelmemesi gerekir. Sağlık avukatı aslında içinde bir çıok farklı konuyu barındırır. Aslında öncelikle bu konuyu iyi anlamak için sağlık tesislerini tanıyarak yola çıkalım. Türkiye'de son yıllarda aile sağlık ocağı diye adlandırdığımız mahallelerde yer alan sağlık kuruluşlarından, kliniklere, özel polikiliniklerden, tıp merkezlerine, devlete ait sağlık ocaklarına, özel hastanelerden, devlet hastanelerine, üniversite hastanelerinden eğitim araştırma hastanelerine kadar bir çok hasta doktor ilişkisi olan sağlık kuruluşu mevcuttur. Bunların yanında güzellik merkezlerinden saç ekim yerlerine kadar da bir çok estetik anlamda sağlık hizmeti sunan kurumlar vardır. Ayrıca hastaneler dışında özel testler yapan labaratuvarlardan özel muayene hanelere kadar bir çok yerden sağlık konulu hizmet almak mümkündür. Sağlık avukatı ister doktor hemşire gibi tedavi amaçlı çalışan tarafta olsun isterseniz de tedavi olan tarafta yer alan kişilerin hukuki sorunlarına eğilerek ortaya çıkan uyuşmazlıklarda yer alır. Burada adli olaylar, saldırı, taciz, kavga, hakaret vb. olaylar dışında özlük hakları noktasında sağlık çalışanlarının haklarının korunması ve geri alınması süreçlerinde avukat aktif rol oynar. Tedavi olurken başınıza gelebilecek olumsuzluklarda da tedavi olan kişi olarak sağlık avukatı vasıtası ile hakkınızı arayabilirsiniz. Aslında sağlığın içinde yer aldığı ve sağlıkla işi olan herkesin başvuracağı sorunlarının çözüm merkezinde sağlık avukatı yer almaktadır. Yaşadığınız sağlık içerikli veya sağlık tesislerindeki olumsuz durumlar ile alakalı hakkınızı ararken sağlık hukuku uzmanı ekibimizden destek isteyebilirsiniz.
Hastane Davalarına Bakan En İyi Avukat
Ülkemizde her yıl binlerce doktordan kaynaklı yada sağlık personelinden kaynaklı mağduriyetler ortaya çıkmaktadır. Hukuk büromuz özellikle trafik kazası ve iş kazası alanındaki tazminat hukuku deneyimi ile malpraktis davaları konusunda kadrosunda deneyimli avukat ekibi ile sizlere destek olmaktadır. Hastanelerde her gün gazete ve tv lere yansıyan yanlış ayaktan ameliyat oldum. Teşhis geç konuldu mağdur oldum. Malzemeden kaynaklı sorun yaşadım gibi haberleri hergün rastlamak mümkündür. Burada başınıza doktor hatası kaynaklı sağlık sorunu gelmiş ise deneyimli ve doktor hatası davasına bakan avukatlar ile görüşerek adımlarınızı hukuki temelde atmanız gerekmektedir. Malpraktis davası avukatı süreç olarak uzun ve yorucu bu yolda hem geçmiş deneyimi hemde süreçte yaşadıklarınızı en iyi şekilde analiz ederek bunun yanında da tıbbi görüş alarak hukuki sürecinizi yürütmelidir. Zira tıbbi malpraktis davasında her konu en ince ayrıntısına kadar analiz edilmeden adım atılmamalıdır. Zira doktorluk mesleğinin riskleri ve kutsallığı da göz önüne alınarak burada gerçekten bir kusur varmı tespit tam olarak yapılmalıdır. Hukuk büromuzun en büyük bu konudaki farkı bu konularda çokca davaya bakmış olmamızdan ötürü hastanede yaşadığınız olumsuz sürecin sonrasında nasıl sonuçlanacağı ve hangi adımların atılması gerektiği tarafımızca çokca deneyimlenmiştir. Bu bakımdan ötürü hastane davasına bakan avukat arayışınız için ofisimizden görüş almadan hareket etmemenizi öneririz. Zira hayatınıza çok önemli bir değişiklik getiren malpraktis davalarında hızlı hareket etmek ve işin ehline işi bırakmamak sonradan telafisi güç sonuçlar doğuracaktır. Büromuzdan bu konularda hizmet almak için ister direkt iletişim numaralarımızdan, isterseniz whatsapp hattımızdan +90 507 371 1717 isterseniz mail ile dilerseniz sitemizdeki canlı destek kısmından dilerseniz de bizzat bizleri ziyaret ederek bilgi ve destek alabilirsiniz.