Terekenin Tespiti Davası ve Temsil Hizmetleri
Terekenin Tespiti Davası ve Temsil Hizmetleri
Tereke, miras bırakan kişinin vefatıyla geride bıraktığı malvarlığının, borçlarının ve haklarının bütününü oluşturmaktadır. Terekenin tespiti davası, mirasçılar, alacaklılar veya ilgili kişiler tarafından, terekeye dahil olan mal ve hakların belirlenmesi amacıyla açılan bir dava türüdür.
Terekeye dahil olan taşınır ve taşınmaz mallar, banka hesapları, borçlar ve alacaklar gibi unsurların tespiti, mirasçıların haklarının korunması ve olası hukuki uyuşmazlıkların önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Tereke ve terekenin tespiti ile ilgili hususlar, Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) çerçevesinde düzenlenmiştir.
TMK 589. maddeye göre; “Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem üzerine veya re'sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır.
Bu önlemler, özellikle kanunda belirtilen hâllerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir.
Önlemlerle ilgili giderler, ileride terekeden alınmak üzere, başvuran kişi tarafından; önleme hâkimin re'sen karar verdiği hâllerde Devlet tarafından karşılanır.
Miras bırakan, yerleşim yerinden başka bir yerde ölmüş ise, o yerin sulh hâkimi bu ölümü yerleşim yeri sulh hâkimine gecikmeksizin bildirir ve mirasbırakanın ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli önlemleri alarak bununla ilgili dosyayı ve varsa vasiyetnameyi yerleşim yeri sulh hâkimine gönderir.” şeklinde ifade edilmiştir.
TMK 640. maddeye göre; “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.” denilerek mirasçıların mirası reddetme veya kabul etme durumunda terekenin nasıl belirleneceği konusunda hüküm kurulmuştur.
Terekenin tespiti davasında mahkeme; miras bırakanın taşınır ve taşınmaz mallarını, banka hesaplarını, borçlarını ve alacaklarını, şirket hisseleri gibi diğer haklarını araştırarak doğru tespit etmeyi amaçlamaktadır.
Mahkeme, bu tespit için eğer gerekirse bilirkişi ve uzman raporlarını talep ederek terekenin tam ve doğru belirlenmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Terekenin tespiti davası; mirasçılar, mirasçılara karşı alacaklılar ve diğer ilgili kişiler tarafından açılabilecektir.
Örneğin tereke üzerinde hak iddia eden 3. kişiler terekenin tespiti davasını kanun koyucunun belirlemiş olduğu ilgili maddeye göre açabilecektir.
Özellikle alacaklılar için terekeniTern tespiti davası, mirasçılar tarafından terekeye dahil malların kaçırılmasını veya saklanmasını önlemek açısından oldukça önem taşımaktadır.
Terekenin tespiti davasında görevli mahkeme, “Sulh Hukuk Mahkemesi” olarak TMK 589. maddede düzenlenmiştir.
Terekenin tespiti davasında yetkili mahkeme ise miras bırakanın son yerleşim yeri olarak belirtilmiştir.
Terekenin Tespiti Hakkında İlgili Mahkeme Kararı
(Yargıtay 14.HD-K.2017/1918)
“Talep, Türk Medeni Kanununun 619’ncu maddesinde düzenlenen mirası kabul veya redde esas olmak üzere “Resmi defter tutma” değil, aynı Yasanın 589’ncu ve devamı maddelerinde yer olan “Koruma önlemi” olarak ölüm tarihi itibariyle terekeyi oluşturan unsurları belirlemek, böylece olası ihtilaflarda başvuru kaynağı oluşturmak, bu sayede terekenin içeriği ile ilgili ölüm anındaki durumu öğrenme imkanını elde etmeye yönelik olarak terekede bulunan mal ve hakların tespitine ilişkindir. Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işlemi, kural olarak bir süreye bağlı olmayıp, bu önlemin alınması olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe tereke paylaşılmadığı sürece istenebilir. Çünkü, koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır. Bu işlem, tespiti yapılan malvarlığı unsurlarının terekeye ait olduğu, tespit edilmeyenlerin de terekeye ait olmadığına delil teşkil etmez. Mirasçıların, tespit olunanlara “Onay” vermeleri veya benimsemeleri, onları tespiti yapılmamış olan borçlara ilişkin sorumluluktan kurtarmayacağı gibi, tespit edilmemiş olan tereke alacakları için de talepte bulunamayacakları anlamına gelmez. Mirasçılar, terekenin tespitine rağmen, birbirlerine yahut üçüncü kişilere karşı tespit edilmiş veya edilmemiş (deftere yazılmış veya yazılmamış) olanları ihtilaf konusu yapabilirler. “Koruma önlemi” olarak tutulan defter (terekenin yazımı), sonradan gündeme gelebilecek mirasın bölüştürülmesine yahut başka bir özel hukuk ilişkisine de esas olmaz. Bu bakımdan Türk Medeni Kanununun 590/3. maddesindeki bir aylık süre, mirasçılar veya diğer ilgililer bakımından “Hak düşürücü” bir süre olmayıp, aynı maddenin son fıkrasında yer alan “Defter tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır.” hükmü de dikkate alındığında, hakime yönelik bir ay içinde kendisine yapılacak başvuruları kabul etme zorunluğunu getiren bir düzenlemedir. Yasanın 590/3. maddesindeki bir aylık süre aşılmış olsa dahi, koruma önlemi olarak terekenin tespiti ve yazımı işlemi, olanaksız veya yararsız hale gelmedikçe, terekenin paylaştırılmasına kadar talep edilebilir. Mahkemece; resmi kurumlardan mirasbırakanın taşınır ve taşınmaz malvarlığına ilişkin bilgi istenmek, tereke mallarını zilyetliğinde bulunduran veya mirasbırakana borcu olan mirasçıların mirasbırakanın mali durumu ile ilgili bilgi vermekle yükümlü oldukları hatırlatılarak bu hususta mirasçılardan bilgi alınmak suretiyle “Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün” 33’ncü maddesi gereğince; ölüm anı itibarıyla terekedeki (taşınır veya taşınmaz) mal ve hakların tespit edilmesi gerekir.” olarak belirtilmiştir. Söz konusu kararda koruma tedbiri olarak terekenin tespiti ve defter tutulmasına dair kanuni düzenlemeler ifade edilmektedir.
Temsil Hizmetleri ve Hukuki Destek Alınması
Terekenin tespiti süreci teknik ve hukuki bilgi gerektirdiğinden dolayı mirasçılar ve ilgili kişiler, miras hukuku alanında uzman olan bir hukuk ekibinden hukuki destek almalıdır. Sürecin hukuka uygun yürütülmesini sağlamak ve olası hak kayıplarının önüne geçmek için uzman bir avukata danışmak önem taşımaktadır.
Mirasçılar ve ilgili kişiler, avukat ile temsil edildiklerinde avukat; mahkemeye gerekli delilleri sunmak amacıyla bankalardan ve kamu kurumlarından dava dosyası ile ilgili önemli bilgileri talep edecektir. Avukat, mirasçılar ve ilgili kişiler adına resmi işlemleri profesyonel bir şekilde yönetmekle görevli olacaktır.
Türk hukukunda terekenin tespiti davası süreci, miras bırakanın vefatı sonrasında hak sahiplerinin korunmasını amaçlayan önemli bir hukuki mekanizması olarak düzenlenmiştir. Profesyonel bir hukuki destek almak, sürecin hızlanmasına ve olası ihtilafların önlenmesine katkı sağlayacaktır.
Tüm bu sebeplerden ötürü miras hukuku alanında uzman olan avukatlarımıza danışmanızı önermekteyiz.